Yaklaşık
iki yıldır, belki de daha fazla bir süredir, kendimi eskisi gibi iç huzuru
yakalamış bir hâlde göremiyorum. Bunun en büyük sebebi üniversite sınavına
tekrar ve tekrar hazırlanmam, dolayısıyla da bu süreçte hiçbir şey yazamamamdı.
Bu öyle bir süreç ki, yazmayı bırakın, elime kitap bile alamadım doğru dürüst.
Geçtiğimiz altı ay içinde sadece üç kitap, geçtiğimiz bir sene içinde de altı
kitap okuyabildim bu yüzden. Ve sadece iki tane blog yazısı yazma şansım oldu.
Sadece bu
da değildi beni sanattan uzaklaştıran. Siyasetti. Aile ve arkadaş ortamlarında
ardı arkası kesilmeyen kısır tartışmalardı. Boğazınız ağrıyana kadar
karşınızdakine bir şey anlatmaya çalışmaktı. Kesinlikle apolitik bireylere
dönüşmemiz gerektiğini savunmuyorum. Bence herkes ülkeyi daha güzel hâle
getirecek siyasi fikirleri konuşmalı, tartışmalı. Çünkü en başta siyasi ortamın
uygun olmadığı bir ülkede sanat ve bilimin kendine yer bulabilmesi nasıl
beklenebilir ki? Bu çok doğru. Fakat günlerce, aylarca süren onlarca aynı
yalan, aynı karalama, aynı tartışma ve aynı ötekileştirme o kadar yoruyor ki
insanın ruhunu… Bir yerden sonra yalnızca yıpranmaya başladığınızı
hissediyorsunuz. Bütün o kısır tartışmaların ışığında sisteme etki
edemediğinizi, sistemin sizi adeta yiyip bitirdiğini hissetmeye başlıyorsunuz.
Sanırım bu
her zaman biraz böyleydi. Dünyadaki bazı kuvvetlerle mücadele edebilmek için
hep biraz balataları sıyırmak gerekiyordu. Fakat hiçbir zaman günümüzde olduğu
kadar bunca kötü haber bombardımanına tutulduğumuzu sanmıyorum. Aklınıza
gelebilecek hemen her sosyal medya sitesinde, hemen her kanalda üstelik aynı
anda, noktasına virgülüne kadar aynı kötülüklere maruz kalıyoruz. Ve insanlar
olarak, bütün bunlardan biraz uzaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Akıl
sağlığımız için, sadece biraz.
Önerim şu:
Bu yaz, bütün aksini isteyenlere rağmen, bilimle, sanatla, bizim hayatı çok
daha iyi ve çok daha huzurlu şekilde kavramımızı sağlayan o sanatla, daha çok
ilgilenelim. Daha çok tablo görelim bu yaz. Siyasetçilerin bağırış
çağırışlarından çok müzik dinleyelim. Daha çok müze gezelim, daha çok tiyatroya
gidelim, daha çok kitap okuyalım ve en önemlisi, daha çok yazıp daha çok
üretelim. Cehaletin, kaba saba insanların, kötülüğün ışığımızı söndürmesine
izin vermeyelim.
Bu yolda
ben en başta blog yazılarını yazmaya geri dönme kararı aldım. Çünkü hepimiz
günün sonunda içimizi ısıtacak bir şeyler okumayı hak ediyoruz. Ayrıca, o kadar
zamandır kitap okuyamamamın acısını da çıkarmak üzere yazın okumak istediğim
kitaplara dair bir liste de yaptım. Bunlar;
Bir dünya
klasiği olmak üzere Dostoyevski’nin Yeraltından
Notlar’ı,
Bir Türk
eseri olmak üzere İhsan Oktay Anar’ın Puslu
Kıtalar Atlası,
Bir felsefe
kitabı olmak üzere Herbert Spencer’ın Devlete
Karşı İnsan’ı,
Hayatta
hepimizin ihtiyacı olan uçukluk için H.G. Wells’in Görünmez Adam’ı,
Ve yine iç
ısıtan bir hikaye olması için Paulo Coelho’nun Simyacı’sı.
Ayrıca PDF
üzerinden de İngilizce olarak Carol Dweck’in Mindset’i de okuyacaklarım arasında çünkü insan zihninin
işleyişini, düşünüş şekillerini öğrenmek; bunu yaparken de yabancı dilinizi
geliştirmek, ilerletmek önemli.
Bu yaz için
başka projelerim de var. Yaklaşık 3-4 yıldır akıcı bir şekilde Rusça konuşmak
istiyorum örneğin ama dersler, sınavlar derken Rusça cümleyi kuramamayı
geçiyorum, okuma seviyem bile ilkokul birinci sınıf düzeyinde kaldı. Bu sene,
bunu değiştirmek için günde en az on beş dakika Rusça okuması yapmak istiyorum.
Ayrıca,
zamanında severek yazdığım Kusurlu Mekanizmalar’ı yazmaya dönmemin de tam
sırası. Bir roman yazmak kadar insanın zihnini uzak diyarlara götüren bir eylem
nadir bulunur zaten.
İşte bu
kadar. Bütün bu alanlarda ilerlemek beni yeterince yoracağı için ben maalesef
burada durmak zorunda kalıyorum. Fakat hayatımı her an daha da güzel kılmak
için yeni melodiler keşfetmekten, güzel tablolara bakmaktan da bir an geri
durmayacağım. Onu da ekleyelim buraya. Umarım siz de hayatınızı güzelleştirecek
etkinlikleri bir an olsun geri plana atmaz ve bu güzel ülke ve bu güzel yaşam
için canla başla çalışmaya devam edersiniz. Güzellikler hayatınızdan eksik
olmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder